17 Temmuz 2013 Çarşamba

1.Ortadoğu Kadın Konferansı Sonuç Bildirgesi


Ortadoğu ve Kuzey Afrika ve Arap ülkelerinden gelen kadınların uluslararası dayanışma ve ortak mücadelesini amaçlayan konferansımızın sonuç bildirgesi önümüzdeki döneme ışık tutacak bir yol haritası olması açısından tarihi bir öneme sahiptir. Baskı ve  sömürge rejimlerine, işgallere, neo liberal  politika ve ırkçılığa karşı çıkan 26 ülkeden 250 kadın, 31  Mayıs -2 Haziran tarihleri arasında Amed’de  1. Ortadoğu Kadın Konferansı’nda bir araya geldik, deneyimlerimizi paylaştık. Kadınların eşitlik, özgürlük mücadelesinin yanı sıra bölgemizdeki siyasi gelişmeleri konuştuk, tartıştık.
Konferans delegasyonu olarak bizi buluşturan Demokratik Özgür Kadın Hareketi’ne teşekkür ediyoruz. Kadın özgürlük mücadelesinde devrimsel dönüşümler sağlayan Kürdistan Özgür Kadınlar Birliği (KJB)’ni selamlıyoruz. Bu konferansı da Kürt kadınlarının mücadelesinin bir sonucu olarak görüyoruz.
Önemli ve tarihi bir süreçten geçiyoruz. Ortadoğu ve Kuzey Afrika değişimler yaşıyor, yeniden yapılanıyor. Bu kritik süreç biz kadınlar için hem olanak hem de risk demek. Bu değişim ve yeniden yapılanma sürecine örgütlü ve daha etkili katılmanın, -kendi özgürlüğümüz için- bize de tarihsel sorumluluk yüklediğine inanıyoruz. Bu nedenle konferansımızın bu kritik ve tarihi sürece müdahil olma mekanizmalarına hizmet etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Konferans bileşeni tüm kadınlar olarak konferans amaç ve kararlarının takipçisi olacağımızı, benzer buluşmaları bir gelenek haline getireceğimizi açıklıyoruz. Bunun için konferans kararı olarak;
*Konferans katılımcılarının tümünü kapsayan bir iletişim ağı oluşturacağız,
*İkinci konferans toplanıncaya kadar konferans delegasyonu arasındaki iletişim ve politik dayanışmayı sağlamak, birbirimizle daha güçlü işbirliği imkanları yaratmak için kadınlardan oluşacak dönüşümlü bir koordinasyon grubu kuracağız.
*Suriye’deki savaştan kaçan kadınların yaşadığı mülteci kamplarını izleme grubu oluşturacağız.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki değişim kadınları da etkiliyor. Verilen mücadeleye kadınlar da aktif olarak katılıyor. Ancak  yeni iktidarlar göreve gelirken kadınların haklarını gasp ediyor, erkek egemen sistemle işbirliğine giderek kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzü bizi politik ve kamusal alan ve karar alma mekanizmalarından uzaklaştırmak,  biz kadınları evlere mahkum etmek için kullanıyor.  Tarihsel bilincimiz ve deneyimlerimiz gösteriyor ki; kökten dincilik kadın özgürlüğüne karşı temel tehditlerinden biridir. Kadını red ve inkâr eden kökten dinciliğe karşı mücadelemizi yükseltmek değişim sürecini bir kadın devrimine dönüştürmek temel mücadele konumuzdur. Herhangi bir ideoloji, din ve inanç kadına yönelik baskı olarak kullanılamaz. Kadınlar tercih ettikleri yaşam tarzı ve kıyafetleri sebebi ile her hangi bir ayrıma tâbi tutulamaz, bu sebeple sosyal, siyasi, eğitim ve çalışma haklarından mahrum edilemezler.
Biz kadınlar, tecavüz, recm, kadın sünneti, kadın cinayetleri, kadına yönelik erkek ve devlet şiddetine;  kadınlara esnek ve güvencesiz çalışmayı dayatan neo liberal politikalara karşı  mücadele edeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz. İdam tehdidi altındaki kadınlar için uluslararası duyarlılık yaratmak, gözaltında işkence ve kötü muamele ile mücadele etmek için ortak eylemlilikler yapacağımızı belirtiyoruz.
Etnik, ideolojik, dini inanç, cinsel kimlik, cinsel yönelim ayrımcılığın her türüne karşı çıktığımızı belirtiyoruz. Dini inancı olmayanların da haklarının savunulması gerektiğini belirtiyoruz.  Bütün halkların anadilini koruma ve savunma hakkı olduğunu, eğitim ve anadilde yaşama hakkının kadınların da talebi olduğunu söylüyoruz.  
Her türlü işgale ve dış müdahalelere karşı çıkıyor, ulusal ve toplumsal mücadele ile kadın hakları için verilen mücadelenin ayrılmaz olduğuna ve birlikte yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz.
Tekçi ulus devlet modelini reddediyor, demokratik çoğulcu ulus modelini öneriyoruz. Emperyalist politikalar karşısında halkların kardeşliği mücadelesini esas alıyoruz. Faşizme ve her türlü diktatörlüğe karşı mücadeleyi yükseltmek ilkesel tutumumuzdur.
Konferans delegasyonunun temsil ettiği bütün ülkelerden kadınlar haklarımız, özgürlüğümüz ve demokrasi için mücadele eden tüm siyasi tutuklu kadınlar özgür oluncaya kadar politik, hukuki ve demokratik alanda mücadele edeceğimizi belirtiyoruz. Yönetimleri  tüm siyasi kadın tutsakları bir an önce serbest bırakmaya çağırıyoruz.
Kürt kadın siyasetçiler Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez’in Paris’te  öldürüldüğü gün olan 9 Ocak tarihini bundan böyle  - konferans delegasyonunun temsil ettiği coğrafyada politik mücadele veren ve bu uğurda bedel ödeyen, hayatını kaybeden kadınlara atfen, siyasi cinayetlere karşı ortak eylemlilik günü olarak deklere ediyoruz.
Biz kadınlar, barış müzakerelerinde kadının eşit ve cinsiyet eşitlikçi temsiliyeti sağlanmadan gerçek bir barış inşasının mümkün olamayacağını düşünüyoruz. Bu temelde barış müzakerelerinde kadın temsiliyetinin sağlanması için tüm kadınları mücadeleyi yükseltmeye davet ediyoruz. Kürt halk önderi Abdullah Öcalan ile Türkiye devleti arasında başlayan barış görüşmelerini ve müzakereyi destekliyoruz. Bu müzakereden Kürt halkının özgürlük taleplerini karşılayan bir sonuç çıkması için çaba sarfedeceğimizi deklere ve Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep ediyoruz.
20. Yüzyılın başında 4 devlet tarafından sömürgeleştirilen Kürdistan’da yürütülen hak ve özgürlük mücadelesini destekliyoruz.
Biz kadınlar, Kürt ve Filistin halkının özgürlük sorununu Ortadoğu’nun en temel iki sorunu olarak görüyoruz. Bu iki halkın özgürlüğü olmadan bölgede gerçek bir barışın olamayacağını bir kez daha belirtiyoruz. Başta Filistin ve Kürt halkı olmak üzere, bütün halkların özgürlük mücadelesini destekliyoruz. Halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkı olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.
Filistin halkının, Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı ve siyonizme karşı verdiği mücadeleyi desteklediğimizi beyan ediyoruz. Kürt kadın siyasi tutuklu Zeynep Celaliyan, “bedenim benimdir” dediği için hapse atılan Tunuslu kadın aktivist Amina, Filistinli lider Ahmat Saadat, Marwan Barguti ve Bahreynli insan hakları savunucusu Abdulhadi Al Khawaja’nin de serbest bırakılması gerektiğini söylüyoruz.
Biz kadınlar kadın hakları ve özgürlüğüne ilişkin siyasi, ideolojik ve etnik temelli ayrımcı yaklaşımları reddediyoruz. Siyasi görüş ve ideolojik yaklaşım farkı gözetmeden kadın olmaktan kaynaklı ortak sorunlarımıza karşı ortak mücadele edeceğimizi açıklıyoruz.
Bu nedenle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da kadının gerek kamusal gerekse özel alanda maruz kaldığı şiddeti görünür ve bilinir kılmak; devlet ve erkek şiddetine karşı ortak eş zamanlı bir kampanya yapacağımızı duyuruyoruz. Tarih olarak da kadına yönelik her türlü şiddet ve ayrımcılığa karşı mücadele günü olan 25 Kasım’ı önemsiyoruz.
İşgal ve savaş nedeniyle tahrip olan doğa ve kültürel tarihimizin yıkımına da karşı duracağız.
Egemenlere, diktatörlere ve erkek egemen sisteme karşı uluslararası ortak mücadeleyi murad eden konferansımız biz kadınlar için yeni bir zemin demek. Bu zemini güçlendirmek, sürekli kılmak elimizde. Biz kadınlar kendimize güveniyor ve bu topraklara barışı kadınların getireceğini söylüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder